Prof. Dr. Oğuzhan Altay1 –
Bahar yağmurlarını andıran zamların altından “Arap Baharı” çıktı. İlgili ülkelere özgürlük, demokrasi ve serbest piyasa ekonomisini getireceği söylenen Arap Baharı Türkiye’ye doğalgaz, petrol ve elektrik ürünlerine zamları getirdi. Artan enerji fiyatları ekonominin tamamını etkilerken, vatandaşların özellikle dar ve sabit gelirlilerin ücret ve maaşlarının önemli bölümünü geri alacak. Henüz 2012 yılı ücret artışlarının ilk altı aylık döneminin gelirlerini alamayan kamu çalışanlarının elde edecekleri bu gelirde cüzdanlarına yansımadan geri alınacak.
2011 yılında %5,5 hedeflenen tüketici enflasyonu yıl sonunda %10,45 oranında gerçekleşmişti. Enerji fiyatlarındaki artışlar, Hükümet tarafından hem enflasyonun hem de dış ticaret açığının en önemli nedenlerinden sayılırken, ithalatın büyüme üzerindeki etkileri hep göz ardı edilmişti. 2011 yılı enflasyonunu uyaran en büyük unsur TCMB raporlarında gıda malları fiyatlarındaki artıştı. Dolayısıyla geçen yıl gıda malları fiyatlarının enflasyon üzerine yaptığı yüksek baskı, bu yıl enerji fiyatlarında kendini gösterecektir. Çünkü;
1-Mal ve hizmet üretiminin temel girdilerinden olan enerjinin fiyatlarındaki artış enflasyonu uyaracak ve bir yandan 2012 hedefi olan %5’i daha yukarılara öteleyecek, diğer taraftan da büyümeye olumsuz etki yapacaktır. Kısaca 2011’in iki şampiyonu olan enflasyon ve büyüme göstergeleri, 2012 ‘de sadece enflasyonu zirveye taşıyabilecektir.
2-Uluslar arası enerji fiyatlarındaki artış, diğer ülkelerin mal ve hizmet üretimlerine de yansırken, Türkiye açısından ithalatın pahalanması anlamına gelecektir. 2012 yılında sadece enerji için yaklaşık 50 milyar dolar harcandığı da ayrıca dikkate alınmalıdır. Bütün bu unsurlar, önümüzdeki dönemlerde Türkiye’nin aynı ürünleri daha yüksek fiyatlarla ithal etmesi anlamına gelirken hem tüketicinin, hem de ara ve sermaye malı kullanan tüketicinin daha yüksek bedel ödemesi gibi sonuçları ortaya çıkarabilecektir.
Sözünü ettiğimiz süreçler, hem yurtiçi fiyatların artışıyla enflasyonu, hem de ithalat nedeniyle ithal edilen enflasyonu uyarırken geliri daha az artan, memur, işçi, emekliler ile küçük esnafı daha da yoksullaştıracaktır.
Enerji konusunda Türkiye açısından öncelikli çözüm, enerji kaynaklarına bakışını değiştirmekten geçiyor. Enerji kaynaklarına, yabancılara satarak gelir elde edebilecek herhangi bir mal olarak bakılmamalıdır. Petrol ve doğal gaz arama çalışmalarının yanında, güneş, rüzgâr ve diğer yenilenebilir enerji kaynakları daha çok desteklenmeli, bu alanlarda mal ve hizmet üreten milli sermayeli firmalar hem yönlendirilmeli, hem de teşvik edilmelidir. Küresel ölçekte iklim değişiklikleri, kuraklık, Orta Doğu coğrafyası ve benzeri unsurlar dikkate alınarak enerji kaynakları düşünüldüğünde, özellikle su gibi kaynakların önemi daha çok ortaya çıkmaktadır. Bu nedenlerle, teşvikler ve desteklerle büyüyen, büyütülen enerji firmalarımıza çok uzun yılları kapsayacak yabancı sermayeye satılamaz hükümlerini getirmek herhalde ülke çıkarına aykırı olmayacaktır. Büyümeyi sürdürülebilir kılmak, milli geliri daha çok arttırabilmek, kamu kaynaklarını optimal kullanabilmek, dış açık sorununu temelden çözebilmek ve refahı topluma daha çok yayabilmek için enerji kaynaklarının önemi Türkiye Ekonomisi için vazgeçilmezdir.
Ege Üniversitesi, İİBF İktisat Bölümü, Bornova-İzmir, oguzhan.altay@ege.edu.tr. Bu makalenin ilk hali Gözlem Gazetesi’nin 6-12.04.2012 tarihli baskısında yayınlanmıştır.